VAZGEÇİLMEZ DEĞERİMİZ SÜT
Günümüzden yaklaşık on bin yıl önce tapınak duvarlarına Anadolu insanı evcilleştirdiği, taşıma, süt ve et temini maksadıyla beslediği sığırların resmilerini çizmiştir. Süt, öyle kutsal bir değerdir ki bu topraklarda yaşayanlar için; besin değerinin yanı sıra kutsal bile kabul edilmiştir. Dicle ve Fırat Irmakları arasında kurulan Sümer Uygarlığının Ur Kenti’nde görülen süt, Milattan Önce yirmi altıncı yüzyıllarda da Babil Kabartmalarında da süt ve süt kesiği temaları olarak karşımıza çıkmıştır. Süt, beyaz renginden dolayı da asilliğin, temizliğin, saflığın simgesi olmuştur. Tarihteki yeri bu kadar bilinirken; günümüzde ise sütün yüzyıllardır sağlığa yararlı bir içecek olduğu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Amerika’da yapılan yirmi yıllık bir araştırmada, süt tüketen kişilerin daha sağlıklı bağırsaklara sahip olduğu ispatlanmıştır. Yirmi yıl boyunca iki bin kişiyi inceleyen uzmanlar, günde iki veya üç bardak süt içen kişilerde bağırsak sorunlarına, hatta bağırsak kanserine pek rastlamadığını belirtmişlerdir. Uzmanlar, sütte bulunan kalsiyumun bağırsaklardaki, kansere yol açabilen fazla asitleri yok ettiğini ve böylece sindirim sisteminin sağlıklı bir şekilde çalıştığını belirtmektedir. Uzakdoğulu araştırmacılar ise, her gün süt içerek mide kanserinden de uzak durulabileceğini öne sürmektedirler. Yapılan birçok uluslararası araştırmalarda, süt tüketen kişilerde akciğer kanserine de pek rastlanmamıştır. Kronik bronşit dahil sigara, alkol ve bol miktarda kahve gibi bağımlılık yapan maddeleri tüketen kişilerde görülen birçok hastalıktan sütün bizleri koruduğu artık bilinen bir gerçektir. Süt, biz insanların doğduğumuz andan itibaren aldığımız ilk besindir. O yüzden de annelik kadar kutsaldır aslında süt. Bebekler; ilk günlerinde annelerinin sütüyle beslenirken, daha sonra ise gelişimleri için hem anne sütü; hem de hayvani süt verilir. Bebeklikten, çocukluğa, çocukluk yıllarından gençlik dönemlerine kadar süt ve süt ürünleri yadsınmaz bir beslenme olmuştur. Boyu uzattığı, kemik gelişimine katkıda bulunduğu kanıtlanmış gerçeklerdendir. Yetişkinlerinde ve yaşlılarda ise süt ve süt ürünlerinin uyumluluğu, çeşitliliği ve besleyici olması, bu ürünleri bu gruplar için de değerli kılmaktadır. Sadece kendi başına sütü değerlendirmek galiba haksızlık olur. Sütten yapılan kaymak, hem organik bir ürün olmakla birlikte, hem de yemeklerimize kattığı lezzet ile göz doldurmaktadır. Ya tereyağına ne demeli? Katıldığı her yemeğe farklı boyutlar kazandırmaktadır. Peynir ise süt ürünleri içinde farklı bir gurura sahiptir. Bazen bir krem peynir olarak bizleri selamlarken; bazen de lor peynir olarak “Ben buradayım” der. Kahvaltılık ürünlerin vazgeçilmezi olan peynir bir oyun oynar hatta bizlere. Günün o ilk ışıklarında sevgi dolu kahvaltı sofralarında kimi zaman süzme, kimi zaman topalak, kimi zaman da tandır peynir olarak bulunur. Çörekotlu bidon peynir ile mutluluğumuza tat katarken, İzmir tulum peynir, çeçil peynir hatta keçi beyaz peynir olarak bile şaşırtabilir sizi. Zaten ünlü şairimiz Cemal Süreyya’nın “Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı” cümlesinin hakkını verir tüm bu süt ürünleri. O zaman özellikle pandemi dönemini yeni atlattığımız veya atlatmaya çalıştığımız şu günlerde bizlere düşen en önemli görev, kendimizi, ailelerimizi ve sevdiklerimizi doğal, organik ve el değmeden üretilen süt ürünleriyle daha çok buluşturmak. Tarihsel gerçekçiliği ortada olan süt ve süt ürünleri insanlık tarihi ile eş değer yaşamaya ve bizlere sağlık aşılamaya devam edecektir. Bilinçli tüketicilerin tercihi ise modern tesislerde üretimi yapılan, tüm üretim aşamaları dört mevsim, yedi gün, yirmi dört saat kontrol edilen ve marka değeri olan süt ve süt ürünleri olacaktır.