SADECE ÇOCUKLAR İÇİN DEĞİL BÜYÜKLER İÇİN DE KARŞI KONULMAZ TAT
Fındığın kremasının kakao ile olan muhteşem buluşmasından bahsedelim size. Ama önce çikolata anlatılmalıydı. O yüzden önce çikolatanın hikayesine bakalım. Dünya masalları içinde haklı bir gurura sahip olan Hansel ve Gratel adında iki kardeşin ormanda kaybolup, çikolatadan bir eve rastlamaları hepimizin hafızasındadır. Düşünsenize kocaman bir ev ve de her bir yeri çikolatadan. Masallara yakışır bir tanımlama. Ama gerçek olan şu ki hepimiz çikolataya bayılırız. Hem de küçük, büyük demeden. Belki de çikolatanın bizlere verdiği mutluluk hissinden olabilir mi? Muhtemeldir. Alman Masal Edebiyatı’nın büyük üstatları Grimm kardeşlerden günümüze çok zaman geçti. Değişmeyen tek şey ise çikolatanın cazibesi. Çikolata, hepimizin bildiği gibi tropik kakao ağacının çekirdek denen tohumlarından yapılan müthiş bir yiyecektir. Çikolata ham maddesi yanı sıra fıstık, fındık ve süt de katılarak yeni ürünler oluşturulabilir. Çikolata kalori değeri yüksek olmasıyla meşhur olsa da tadanlara enerji veren bir yiyecektir aynı zamanda. Kökleri milattan öncelere dayanır bu eşsiz yiyeceğin. Büyük uygarlıklardan sayılan Mayalar, bir hayvanın bir ağaçtan bir meyve kopardığına tanık olurlar. Amerikan yerlilerine göre bu bitki onlara tüylü bir yılan tanrı tarafından bahşedilmiştir. Bu tanrı, Mayalarda “Kukulkan”; Azteklerde ise “Quetzalcoatl” olarak adlandırılır. Mayalar zamanla bu çekirdekleri nasıl kullanacaklarını öğrenirler. Yıllar yılları kovalar ve milattan sonra 600 ‘lü yıllarda, Mayalar çikolatalı bir içecek yaparlar. Azteklerde ve Mayalarda çikolata içmek önemli bir olay sayılırmış. Öyle ki Mayalarda daha çok kraliyet ailesi için uygun görülürken; bu içeceği sıradan insanlar çok özel durumlarda içebiliyorlarmış. Azteklerde ise çikolata sadece yöneticiler, rahipler, rütbeli askerler ve onurlandırılmak istenen tüccarlar için hazırlanırmış. İspanyol kâşifler Kristof Kolomb ve Hernán Cortés'in, 16. yüzyılda Orta Amerika'ya yaptıkları gezide Aztek kralı Montezuma bu çikolatalı içeceği elli sürahi ve altın kadehler içinde kaşiflere sunmuşlar. Kaşifler bu içeceği vatanlarına götürüp hazırlamasını öğretmişler. Bu, Mayalar ile Azteklerin öğütülmüş kakao çekirdeklerinin suyla karıştırılmasıyla elde ettikleri bir içecek olmuş böylelikle. Bugünkü çikolatanın aksine Aztek dilinde "ekşi, acı içki" anlamına gelen "xocoatl" adındaki bu içeceği Aztekler, içine mısır unu, biber ve diğer baharatlar katarak soğuk olarak içiyorlarmış. İspanyollar ise aynı içkiyi şekerli olarak içmeye başlamışlar ve yavaş yavaş günümüz tadına varmış çikolata. Aradan geçen seksen yıl sonra, İngiltere'de içecek yapılmak üzere katı çikolata satılmaya başlamış. Böylece katı çikolata satan "çikolata evleri" bütün Avrupa'ya yayılmış olmuş. 1825 yılında kakaonun tozu ve yağını daha sonra kalıp çikolata yapmak için ayırabilen bir makine geliştirilmiş. 1875 yılında Daniel Peter adlı İsviçreli bir çikolatacı bu çikolataya süt tozu katmaya başlamış ve artık bir mamül olarak raflarda yerini bulmuş. Ülkemizde ise ilk yerel üretim yapan çikolata fabrikası, cumhuriyetin ilanından üç yıl sonra, 1927'de Feriköy'de kurulmuş. Şaşırtıcı bir gerçek ki bugüne kadar bulunan en eski çikolatanın izlerine 2600 yıllık bir çömleğin içinde rastlanmıştır. Günümüzde çikolata vazgeçilmez bir ürün. Bizlere kattığı mutluluk hormonu da işin bonusu belki de. Kakaolu fındık kreması ise içeriği bakımından zengin ve besleyici bir üründür. Fındığın kakao ile bir araya gelmesi ile beraber oluşmuş olan bir besindir. Özellikle gelişim çağındaki çocuklar için tercih edilebilecek olan bu üründür. Genellikle kahvaltıların vazgeçilmezi olarak görülmektedir. Kahvaltılarımızda masalarımızı süsleyen fındık kreması o kızartılmış ekmekler üzerinde salto yaparken; iştahla kendini bekleyen başta çocukların başını döndürmektedir. Teknolojik makinalarla, el değmeden hazırlanan bazen sütlü, bazen kakaolu fındık kremaları bizleri beklemektedir.